''Sömürenlerle sömürülenlerin dışında üçüncü bir taraf yoktur.''
1960'lı ve 70'li yıllarda Arjantin, en etkili ve en şiddetli militan sol hareketlerin yükselişine tanık
oldu. Şüphesiz ki bu yükseliş, dünya çapındaki anti-emperyalist gelişmelerden bağımsız değildi. Vietnam'dan Kongo'ya, Filipinler'den Almanya'ya, Türkiye'ye, Bolivya'ya kadar tüm dünya coğrafyası kavruluyordu. Bu yıllarda Arjantin'in devrimci güçleri de nasipleri aldılar tabii ki.
O yıllarda başlıca yöntem olan silahlı mücadele, Arjantin'de de yükselmekteydi. Gerek Vietnamlı devrimcilerin direnişi, gerek Komutan Guevara ve beraberindeki gerillaların Bolivya'da katledilişi bu sürece bir ivme kazandırmıştı.
1936 yılında avukat bir baba ile öğretmen bir annenin evladı olarak dünyaya gelmişti Mario Roberto Santucho. Bu evlilik, babasının yaptığı ikinci evlilikti. Birinci evliliğinden 7 çocuğu vardı. Santucho, babasının ikinci evliliğinden olan 3 çocuğun en büyüğüydü.
Öğrenimi için şeker sanayisinin bulunduğu Tucuman kentine gitti. O zamanlarda Tucuman'ın şeker tarlaları ve rafinerileri yoğun bir sefalete ve işçiler için ezici şartlara tanıklık ediyordu.
Siyasete ilk olarak öğrenci hareketi içinde girdi. Ağabeyi Francisco'nun da etkisiyle sol fikirlere yaklaştı. Bu dönemde Marksist, anti-emperyalist ve Perulu Haye de la Torre gibi figürlerin ilerici milliyetçi fikirleri ile tanıştı. 1958 yılında üniversitede MIEC isimli bir hareketin kuruluşunda yer aldı. Bu hareket, 1959'da üniversitedeki öğrenci seçimlerini kazanmıştı. Hareket, bölgedeki diğer üniversitelere de yayılmaya başlamıştı ve Francisco ile birlikte kuracağı yeni bir örgüte zemin hazırlamıştı.
Mario Roberto Santucho
İndoamerikan Devrimci Halk Cephesi (FRIP) isimli, öğrenci hareketiyle organik bağının yanında, şeker işçileriyle, kömür madeni işçileriyle, yerli köylülerle ve çeşitli sendikalarla da ilişkisi bulunan bir örgüt kurulmuştu. Bu örgüt, ideolojik olarak, ABD menşeili kapitalizme ve Arjantin Komünist Partisi'nin geleneğine karşı çıkıyordu. Santucho'nun ağabeyi Francisco bu örgütte önemli bir yere sahipti. Bu dönemde Santucho Marksizm'e daha da ısınırken karşılaştığı en büyük güçlük, kardeşi Francisco'yu ikna etmekti.
Bu sıralarda Ana Maria Villareal ile evlendi. 1961 yılında eşiyle birlikte Bolivya, Peru, Kolombiya, Venezuela, Meksika ve ABD'ye seyahat etti. Bu seyahatte, kıtanın geri kalanına örnek olarak sunulan Meksika'yı gördü. ABD'de kapitalizmin yarattığı sefalete ve sömürüye tanık oldu. Dönüş yolundeyken eşiyle birlikte Küba'ya uğradılar. Henüz bu dönemde Küba'da, devrimin sosyalist karakteri ilan edilmişken bulunmak, Santucho'nun üzerinde büyük bir etki bıraktı.
Bu tecrübesinin de etkisiyle Santucho kendisini, şeker işçileriyle omuz omuza verdiği mücadelenin yanında, Marksizm üzerine çalışmaya verdi. Küba devrimi ile birlikte Marksist fikirler daha da yaygınlaşıyordu ve bu dönemde Santucho, FRIP'i daha Marksist bir çizgiye çekmede önemli bir rol oynadı. Nahuel Moreno'nun başında bulunduğu Palabra Obrero (İşçinin Sözü) ile yapılan ortak çalışmalar, bir ölçüde bu grupları kaynaştırdı ve ileride kurulacak bir partinin zemini oluşturuldu.
25 Mayıs 1965 tarihinde FRIP ve Palabra Obrero birleşerek Partido Revolucionario del Trabajadores (Devrimci İşçi Partisi) isimli partiyi kurdular.
Arjantin için, ya zafer ya ölüm.
Bu sırada Arjantin'deki siyasi durum da kaynıyordu. Her ne kadar Arjantin'de çok popüler olan Peron, siyaset sahnesinin dışına itilmiş olsa da, Arjantin'de yönetim sivil hükümetteydi. Fakat 1966 yılında Juan Carlos Ongania bir darbe yaparak yönetime el koydu. Sivil hakların üzerinde bir baskı uyguladı. Üniversitelerdeki birçok profesör kovuldu ve öğrencilerin arasında bir radikalleşme süreci başladı. Tucuman'daki kapatılan şeker plantasyonları ve rafinerileri de bölgeyi ve işçileri yoksulluğun kucağına attı.
1966 yılının sonlarına doğru ise silahlı mücadele teorik bir soru olmaktan pratik bir soru olma evresine geçiyordu. Ancak silahlı mücadele fikri, birçoklarının iddialarının aksine, bir öğrenci grubu veya küçük bir entelektüel çevre tarafından değil, Tucuman'daki militan işçiler tarafından dile getirilmişti. Birçok sendikacının vahşice katledilmesi, işçileri bir öz savunma sorununu düşünmeye teşvik ediyordu.
Sonraki yıl, Che Guevara'nın Bolivya'da katledilmesi, tüm Latin Amerika solunda ve Santucho ve PRT üzerinde büyük bir etki bıraktı. Parti içinde silahlı mücadele konusunda tartışmalar yükseldi. Santucho, Tucuman'daki partililerin çoğu ve başka yerlerdeki partililer silahlı bir kanat oluşturulmasından yanayken Moreno ekibi sendikacı bir çizgide ısrarcıydı.
Santucho, ülke çapında bu fikri destekleyen partilileri bir ağda toplamayı başardı ve Paris'teki 4. Enternasyonal'in de desteğini sağladı.
''İşçi iktidarına ve sosyalizme giden tek yol''
PRT'nin 4. kongresine doğru ilerlerken, Moreno ekibi ile olan ayrılıklar iyice gün yüzüne çıkmaya başladı. Azınlıkta olan Moreno ve destekçileri, kongreden önce partiden ayrılarak PRT-La Verdad'ı kurdular. Santucho'nun yazdığı ''İşçi iktidarına ve sosyalizme giden tek yol'', partinin 4. kongresinde merkezi belge olarak kabul edildi.
Belgede Arjantin'in ekonomik tahlili ve partinin zemininde bulunan siyasi gelenekler ortaya kondu. Aynı belgede Maoizm ve Troçkizm, Marksizm'in iki devrimci akımı olarak kabul edilirken, Küba Devrimi'nin, Fidel ve Che'nin katkılarıyla tüm bunları bir alaşım haline getirmek hedeflendi.
Arjantin, emperyalist ülkelerin yarı-sömürgesi olarak tanımlandı. Devrimci mücadelenin anti-emperyalist bir karakterde yürüyeceği, bu aşamada, özellikle de küçük-burjuvayi kazanmak için anti-emperyalist ve demokratik taleplerin için mücadelenin önemi vurgulandı. Alçalarak ve yükselerek helezonik bir tarzda ilerleyecek bu süreçte yabancı güçlerin işgaline davetiye çıkarılacağı için gericilerin eli güçlenecekti. İşte bu alçalış ve yükseliş, devrime uzatmalı karakterini veriyordu.
Ayrıca devrimciler, Che'nin de kıtasal savaş stratejine uyarak, Latin Amerika'daki tüm devrimci hareketlerle işbirliği içinde olmalıydı çünkü emperyalist müdahale, tek ülkede zaferi olanaksız kılıyordu. Devrime uzatmalı karakterini veren bir başka etken de buydu.
Arjantin'deki devrimin omurgası sanayi işçileriyken, onların müttefiği ise şehir küçük-burjuvazisi ve ülkenin kuzeyindeki fakir köylülerdi. Arjantin işçi sınıfı, Peronizm'in ve sendikal bürokrasinin duvarlarını yıkıyordu. Bu hareketin öncüsü, şeker işçileri ve kuzeydeki kır işçileriydi.
Belgede Moreno ile silahlı mücadele üzerine polemik de önemli bir yer tutuyordu. Santucho, bir devrimci kriz için zemin oluşturan, Arjantin'de hâkim sınıfların bir çözüm sunamadığı uzun vâdeli bir ekonomik kriz olduğunu savunuyordu. Fakat buradaki en önemli bileşen, devrimci bir partinin varlığıydı. Santucho, Lenin'den de alıntı yaparak silahlı bir kanadın iktidarın alınmasından sonra değil önce kurulması gerektiğini ve bu gücün bir isyan durumuna hazır olmasını belirtiyordu.
Basın toplantısındaki ERP militanları. Haziran 1972
Belgede ayrıca siyasi zorlukları öne sürerek işçi sınıfına doğru ''ricât'' anlayışı da mahkum ediliyor. Partinin, işçi sınıfının radikalizasyonuna ve bu kitlelere liderlik etmesi için hazır olması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Bunların dışında bir başka nokta da gerillanın nereden başlayacağıydı. Savaşın kırdan başlamasının gerçekdışı olduğu, devrimin omurgası olan işçi sınıfının temel alındığını fakat savaş ilk etapta emperyalizme karşı yürütüleceği için kırda stratejik olarak bir gerilla ordusu oluşturulmadıkça işçi sınıfının bu savaşı tek başına kazanamayacağı söyleniyordu.
Santucho'ya birçok militanın saygısını kazandıran ve onu birçok solcu liderden ayıran şey, savaşı cepheden yönetmesiydi. Santucho bizzat yapılan ilk silahlı eylemlerde, ilk banka soygunlarında yer almıştı. Yaptığı şey, bir silahlı mücadele teorisi kasıp diğer militanları cepheye göndermek değil, elde silahıyla bizzat dövüşmekti.
Cordobazo
Silahlı mücadele sorunu, sanayi şehri olan Cordoba'daki işçi ayaklanmarıyla da gündeme yerleşmişti.
Hükümetin, işçilerin aleyhine gerçekleştirme teşebbüsünde bulunduğu bir takım düzenlemeler, isyanın kıvılcımını yakmıştı. 29 Nisan 1968'de genel grev duyurusu ardından hükümet, tüm gösterileri ve yürüyüşleri yasakladı.
Genel grev Salı günü saat 11:00'da başlayıp 37 saat boyunca sürecekti. Plan, işçi ve öğrenci kitlelerinin şehir meydanına doğru yürüyerek orada birleşmesiydi. Sokaklara çıktıktan sonra kitleler, polisin sert müdahalesiyle karşı karşıya kaldı. Saat 12:30'da bir sendika delegesi, Manuel Mena polis tarafından öldürülmüştü. Haber yayılır yayılmaz binlerce kişi daha sokağa döküldü. Protestocular direnişlerini artırdılar ve militanlar hafif silahlara el koydular. 2 saat sonra polisin göz yaşartıcı gazı bitmişti ve şehri terk etmeye zorlanmışlardı. Şehri ele geçiren protestocular, polis karakollarını ve bâzı yabancı işletmeleri ateşe verdiler. Bundan sonra direnişçiler, ordunun kaçınılmaz müdahalesi için başta barikatlar olmak üzere hazırlanmaya başladılar.
Şehre giren ilk birlikler, yavaşça ilerliyorlardı. Öğrenci mahallesi olan Clinicas, gece boyu ve ertesi gün süren çatışmalarla, direnişin kalesi olmuştu. Protestocular hafif silahlara ve tüfeklere el koyarak keskin nişancı askerler arasında da bir korku yaratmıştı. Clinicas ancak Cuma gecesinin sonlarına doğru askerlerin kontrolüne girmişti.
Tüm bu olaylar, askeri rejimin 1973'te bulacağı sonun başlangıcıydı. Tüm şehir ayaklanmıştı ve hiç kimse, bu insanların devleti kovmasından küçük bir grubu sorumlu tutamıyordu. PRT, Santucho ve genel olarak sol içinde de beklenmeyen bir zamanda beklentilerinin aksine gerçekleşmişti bu olaylar.
Cordobazo'nun muazzam bir etkisi olmuştu ve birçok kalıcı sonucuyla birlikte, Fransa'nın '68 Mayısı'ndan daha önemliydi. Fakat ordu, tüm kahramanca sokak çarpışmalarına rağmen şehri almış ve güç gösterisini yapmıştı. Buradan çıkan başlıca ders, bu tür bir ayaklanmanın, devrimci bir parti aracılığıyla tüm ülkeye yayılması ya da zor güçlerinin bozguna uğratılarak ilerleme sağlanmasıydı.
Bu dönemde solun takip ettiği iki çizgi, silahlı mücadele ve Moreno'nun bu yöntemi ''aşırı'', ''maceracı'' gören sendikacı çizgisiydi.
İsyanın yarattığı ortam PRT'ye kitlesellik kazandırsa da hükümet yine bu ortamda muhalefet üzerinde, radikal Peronistler ve hepsinden önce devrimci Marksistler üzerinde baskı kurmuştu.
Bunların dışında bir başka nokta da gerillanın nereden başlayacağıydı. Savaşın kırdan başlamasının gerçekdışı olduğu, devrimin omurgası olan işçi sınıfının temel alındığını fakat savaş ilk etapta emperyalizme karşı yürütüleceği için kırda stratejik olarak bir gerilla ordusu oluşturulmadıkça işçi sınıfının bu savaşı tek başına kazanamayacağı söyleniyordu.
Santucho'ya birçok militanın saygısını kazandıran ve onu birçok solcu liderden ayıran şey, savaşı cepheden yönetmesiydi. Santucho bizzat yapılan ilk silahlı eylemlerde, ilk banka soygunlarında yer almıştı. Yaptığı şey, bir silahlı mücadele teorisi kasıp diğer militanları cepheye göndermek değil, elde silahıyla bizzat dövüşmekti.
Cordobazo
Silahlı mücadele sorunu, sanayi şehri olan Cordoba'daki işçi ayaklanmarıyla da gündeme yerleşmişti.
Hükümetin, işçilerin aleyhine gerçekleştirme teşebbüsünde bulunduğu bir takım düzenlemeler, isyanın kıvılcımını yakmıştı. 29 Nisan 1968'de genel grev duyurusu ardından hükümet, tüm gösterileri ve yürüyüşleri yasakladı.
Genel grev Salı günü saat 11:00'da başlayıp 37 saat boyunca sürecekti. Plan, işçi ve öğrenci kitlelerinin şehir meydanına doğru yürüyerek orada birleşmesiydi. Sokaklara çıktıktan sonra kitleler, polisin sert müdahalesiyle karşı karşıya kaldı. Saat 12:30'da bir sendika delegesi, Manuel Mena polis tarafından öldürülmüştü. Haber yayılır yayılmaz binlerce kişi daha sokağa döküldü. Protestocular direnişlerini artırdılar ve militanlar hafif silahlara el koydular. 2 saat sonra polisin göz yaşartıcı gazı bitmişti ve şehri terk etmeye zorlanmışlardı. Şehri ele geçiren protestocular, polis karakollarını ve bâzı yabancı işletmeleri ateşe verdiler. Bundan sonra direnişçiler, ordunun kaçınılmaz müdahalesi için başta barikatlar olmak üzere hazırlanmaya başladılar.
Şehre giren ilk birlikler, yavaşça ilerliyorlardı. Öğrenci mahallesi olan Clinicas, gece boyu ve ertesi gün süren çatışmalarla, direnişin kalesi olmuştu. Protestocular hafif silahlara ve tüfeklere el koyarak keskin nişancı askerler arasında da bir korku yaratmıştı. Clinicas ancak Cuma gecesinin sonlarına doğru askerlerin kontrolüne girmişti.
Tüm bu olaylar, askeri rejimin 1973'te bulacağı sonun başlangıcıydı. Tüm şehir ayaklanmıştı ve hiç kimse, bu insanların devleti kovmasından küçük bir grubu sorumlu tutamıyordu. PRT, Santucho ve genel olarak sol içinde de beklenmeyen bir zamanda beklentilerinin aksine gerçekleşmişti bu olaylar.
Cordobazo'nun muazzam bir etkisi olmuştu ve birçok kalıcı sonucuyla birlikte, Fransa'nın '68 Mayısı'ndan daha önemliydi. Fakat ordu, tüm kahramanca sokak çarpışmalarına rağmen şehri almış ve güç gösterisini yapmıştı. Buradan çıkan başlıca ders, bu tür bir ayaklanmanın, devrimci bir parti aracılığıyla tüm ülkeye yayılması ya da zor güçlerinin bozguna uğratılarak ilerleme sağlanmasıydı.
Bu dönemde solun takip ettiği iki çizgi, silahlı mücadele ve Moreno'nun bu yöntemi ''aşırı'', ''maceracı'' gören sendikacı çizgisiydi.
İsyanın yarattığı ortam PRT'ye kitlesellik kazandırsa da hükümet yine bu ortamda muhalefet üzerinde, radikal Peronistler ve hepsinden önce devrimci Marksistler üzerinde baskı kurmuştu.
Gerçek bir devrimde ya muzaffer olursun ya da ölürsün. Santucho en sağda.
1969 Ekim'inde PRT, Tucuman kırsalında bir gerilla gücü oluşturmayı planladı fakat hazırlıklar keşfedilince Santucho tutuklandı. Fakat 9 Temmuz 1970 gününde hastaneden kaçmayı başararak işleri rayına soktu. 28-30 Temmuz 1970'deki beşinci kongrede silahlı bir kanat oluşturulması yönünde tavır koydu. Kurulan kanadın ismi Ejército Revolucionario del Pueblo (Devrimci Halk Ordusu) oldu. Partinin genel sekreteri olan Roby, aynı zamanda ERP'nin de başkomutanı oldu. Artık uzun süredir beklenen devrimci halk savaşının vakti gelmişti.
İlk ERP harekâtı 1970 Eylül ayında gerçekleştirildi. Rosario'da bir polis karakoluna saldıran gerillalar, mavi-beyaz renkli kızıl yıldızlı bayraklarını bir süreliğine dalgalandırdılar. Çatışmada iki de polis öldü. Fakat ERP yöneticileri böyle ölümlerin destek kaybetmeye sebeb olabileceğini düşünüp daha iyi planlamalarla halkın desteğini kazanmak için eylem konması gerektiği sonucuna vardılar. En uygun yöntem ise market zincirlerinin kamyonlarını kaçırıp içindeki malları halka dağıtmaktı. Oldukça kolay olan bu eylemde gerillalar, kamyonu alıkoyarak içindeki süt, tavuk ve diğer gıda malzemelerini yoksul mahallelerde dağıtıyordu.
ERP tarafından kamulaştırılan bir kamyon. Bu tür kamulaştırma eylemleri, özellikle büyük uluslararası tekelleri, mesela Nestlé kamyonlarını hedef alıyordu.
1971'in ortalarına gelindiğinde Arjantin'deki gerilla grupları arasında en çok ERP'nin eylemleri ve aktifliği söz konusuydu ve bir İngiliz şirketinin yüksek profilli bir müdürünü kaçırmak gibi gözüpek eylemlere girişmişti.
Önderliğinin sorumlulukları bir kenara, Santucho bizzat bu eylemlere katılarak hayatını riske atmıştı. Haziran 1971'de Buen Pastor'daki kadın yoldaşları kurtarmak için planlanan eylemde aldı. Kurtarılanlar arasında eşi de vardı ve militanların aktardıklarına göre içeri rahip kılığında girerek kaçış yolunu kolaylaştırmıştı.
Temmuz ayında Moncada saldırısının yıldönümünde Küba'ya davet edildi. Bu sıralarda Latin Amerika için gerilla stratejisinden vazgeçen 4. Enternasyonel'i de eleştirir hâle gelmişti.
Küba'dayken Arnaldo Ochoa gibi birçok yüksek mevkideki liderle görüştü. Aynı zamanda Şili'den MIR, Uruguay'dan Tupamaros ve Bolivya'dan ELN ile de bağlarını güçlendirdi.
Küba'dan dönüşte, 31 Ağustos 1971 tarihinde Cordoba'da tutuklandı. Gözaltındayken işkenceye mâruz kaldı.
Karısına yazabildiği ilk mektupta hapishanedeki tecritten söz ediyordu: ''Çocukların hiçbirisiyle bir bağlantım yok. Aşırı ve sıkı bir tecrit altındayız. Öyle ki, sadece gardiyanlarla konuşabiliyoruz. Benimle birlikte yakalanan arkadaşları da 2-3 günde bir görüyorum ki o zaman da selam vermekten öteye geçemiyoruz.''
Santucho'nun tutsaklığı, PRT üzerindeki baskıyla birleşince partiyi birçok zorluk bekliyordu. ERP örgütsel olarak büyürken, kadroların bir çoğu ya hapisteydi ya da kaybolmuştu.
Bu sırada, ordu, demokrasiden geri adım atarken, gerilla mücadelesi de yükseliyordu. Peron, silahlı peronist örgütlere desteğini sunarak aşırı sola siyasi bir açılım fırsatı vermişti. O dönemki anketler başkent Buenos Aires'de halkın yaklaşık %45'inin, kırsal kesimlerde ise %50'sinin gerilla mücadelesini desteklediğini gösteriyordu.
Montonerolar, FAR ve diğer devrimci örgütler gibi ERP de bu ortamdan yararlanarak geniş bir kitle ve üye katılımı sağladı. ERP militanları, daha sonra ''Yüzyılın Soygunu'' olarak adlandırılacak olan bir eyleme imza attılar. Milli Gelişim Bankası'nı işgal eden militanlar yaklaşık 10 milyon dolara devrimci mücadeleleri için el koydular (Bu eylem hakkında Seré Millones isimli bir film çekilmiştir).
Seré Millones
Bir diğer büyük fakat başarısız eylem ise FIAT müdürü Oberdan Sallustro'nun kaçırılmasıydı. FIAT başkanı şahsen İtalya'dan Arjantin'e giderek, Arjantin hükümetinin itirazlarına rağmen, Santucho ile bizzat müzakere etti. Bu görüşmeye dair iki açıklama var. Birincisi, Santucho'nun avukatından geliyor ve iddiaya göre anlaşmaya varılmak üzereyken hükümet bunu önlemek için Santucho'nun yerini değiştiriyor. Diğeri ise ERP militanı Luis Mattini'den. Bu ikincisinde ise Santucho'nun tüm siyasi mahkumların salıverilmesini talep ettiği, fakat bunu da ancak hükümet yapabileceği için varılan bir anlaşmanın olmadığı söyleniyor. Kesin olan şu ki Santucho, görüşmelerden hemen sonra başka bir yere nakledilmişti ve polisin yaptığı baskında Sallustro da tutulduğu yerde öldürülmüştü.
ERP tarafından kaçırılan ve daha sonra infaz edilen FIAT genel müdürü Oberdan Sallustro.
Santucho, Patagonya'nın güneyindeki yüksek güvenlikli Rawson cezaevine gönderilmişti. Naklin neredeyse yapılmak üzere olduğunu anlayınca sendika lideri Agustin Tosco ile aralarında şu diyalog geçer:
''Rawson cezaevinden en yakın havaalanı kaç kilometredir?''
''Sakın düşüneyim deme. Oradan kaçış imkansızdır. Rus denizaltısıyla bile kaçamazsın.''
Trelew'den Firar
Trelew'de askeri diktatörlüğün ''yasal'' yollarla yakaladığı -ki birçok militan yargısız infazlara kurban gitmişti- önde gelen gerilla liderleri vardı. ERP'nin yanı sıra, FAR (Devrimci Silahlı Kuvvetler) tutsakları ve Montoneroların birkaç yüksek düzey kadrosu bir arada bulunuyordu. Diktatörlük, istemeden de olsa hapsedilen gerillalar arasında önemli fikir alışverişi, ortak çalışma ve tartışma grupları için zemin hazırladı.
Kaçmaya yönelik cüretkâr bir eylem de bu üç örgütün ortak operasyonuyla gelecekti.
Cezaevinde yaklaşık yarısı silahlı olan 70 tane gardiyan bulunuyordu. 3 blok ötede, 120 kişilik bir kontrgerilla birliğinin de bulunduğu askeri bir üs bulunuyordu. 20 kilometre ötede ise 1200'den fazla kişinin olduğu bir deniz üssü vardı. Mahkumların elinde ise sadece 1 tane gerçek tabanca ve odun ile sabundan yapılmış 10 tane sahte tabanca vardı.
İlk sinyal dışarıdan gelecekti. Bu sinyali alır almaz Santucho, ''Şimdi'' diyerek üstündeki süveteri çıkarıp operasyonun başlangıcını işaret etti. Elinde gerçek tabanca olan Marcos Osatinsky, öne doğru çıkarak, kaçışı engellemeye çalışan bir gardiyanı vurdu. Mahkumlar ellerini çabuk tutarak başka bir kayıp olmadan cezaevinin kontrolünü ele geçirdiler.
Ancak cezaevinden dışarı çıkılır çıkılmaz ilk büyük sorunla karşılaşmışlardı. 114 tane mahkumu kaçıracak olan kamyonlar ortada yoktu. Kamyonların başındaki militanlar, içeriden silah sesini duyunca, operasyonun başarısız olduğunu düşünerek kaçmışlardı. Geriye kalan tek şey, ERP'den Santucho, FAR'dan Quieto gibi, sadece önderleri taşıyabilecek olan bir araçtı.
Bunu oraya getirilen taksi ve araçlarla 19 militan daha takip etti. O sırada ilk araç havaalanına varmış ve BAC 1-11 bir uçağın kontrolünü almıştı. Bundan sonra birkaç dakika daha başka mahkumların da gelmesi için beklediler.
19 kişi, oraya vardıklarında ise uçak çoktan havadaydı. Kaçışlarının artık imkansız olduğunu gördükten sonra, oraya gelen gazetecilerin önünde, bir kamuoyu oluşturmaya çalıştılar.
Uçak ise Allende'nin Şili'sine inmişti. İner inmez de diplomatik bir kriz çıktı. Başta MIR (Devrimci Sol Hareket) ve pek çok Şilili sosyalist, gerillaları savundu ve onların Küba'ya sağ salim geçebilmesi için çabaladılar. Arjantin hükümeti ve Şilili sağcılar ise, onların ''terörist'' olarak teslimiyetini istedi.
22 Ağustos'ta gece saat 03:30'da ise deniz kuvvetlerine ait hava üssündeki 19 militan, hücrelerinden çıkarılarak yere yatmaları söylendi ve askerler tarafından kurşunlandılar. 16 militan katledilmişti. Resmi haberlere göre militanlar kaçmaya çalışmıştı. Fakat tüm dünya biliyordu ki bu, planlı siyasi bir infazdı. Öldürülenlerin arasında Santucho'nun eşi Ana Maria Villareal de vardı.
Santucho ve diğer kaçaklar, katliam haberini Şili'deyken öğrendiler. Bir avukat, o ânı şöyle anlatıyor: ''Herkes birinci katta, camlarında parmaklık ve ortasında büyük bir masa olan büyük bir odadaydı. Bazıları aniden durdu. Roby (Santucho) masanın başındaydı. Onlara, diğer mahkumların katledildiğini söyledim ve ölenlerin isimlerini okudum. Bazıları bağırdı, küfretti. Roby masanın üstünde elleriyle kafasını tuttu. 2 saat boyunca tek bir kelime etmeden öylece durdu. Oda, savrulan küfürlerden, bağırmalardan yıkılırken o taş kesilmişti. Yürek parçalayıcı bir sahneydi ve bugün bile hangisinin daha etkili, çarpıcı olduğunu bilmiyorum: dökülen yaşlar ve atılan çığlıklar mı, yoksa Roby'nin sessizliği mi.''
Tüm Arjantin çapında silahlı eylemler, protestolar başladı ve hükümet binaları bombalandı. 14 saatlik bir genel greve gidildi. Katliama karşılık, uluslarası arenadan kınamalar geldi ve yaklaşmakta olan seçimlerde askeri diktatörlüğün işini zora soktu.
Salvador Allende, kaçak Arjantinli devrimcileri Küba'ya gönderdi.
Ayrılmadan önce Santucho, Allende'nin kızı Beatriz Allende tarafından ziyaret edildi ve Santucho ayrılmadan önce aralarında şu diyalog gerçekleşti:
Beatriz: ''Babam sana tabancasını yolladı. Eşinin başına gelenler için üzgünüm. Babam, Şili'de, senin tuttuğun yolu tutmadığını fakat fikirlerine olan inancını asla kaybetmemen gerektiğini söylüyor. Sana kucak dolusu selam gönderiyor.''
Santucho: ''Teşekkür ederim. Babana söyle, onun dürüstlüğüne ve cesaretine saygı duyuyorum. Şili halkının gericileri ve emperyalistleri yenmesini umut ediyorum. Nerede olursak olalım, Şili'yi savunacağız.''
Salvador Allende'nin verdiği tabanca ve Fidel Castro'ya hediye olarak verecekleri, kaçtıkları cezaevinin anahtarıyla birlikte Küba'ya doğru yola çıktılar. Küba'ya gidenler Santucho, Domingo Mena ve E. Gorriaran Merlo (Gorriaran Merlo, 1980 yılında Paraguay'da öldürülen Nikaragua'nın eski diktatörü Somoza'ya yapılan suikastte gerilla takımına komutanlık yaptı), FAR’dan Marcos Osatinsky ve Roberto Quieto ile Montonerolar’dan Vaca Narvaja idi. ERP, Santucho ve diğer silahlı örgütlere göre ise siyasi bir sarsıntı dönemi hâlâ yoldaydı. Yaklaşan seçimler, Peron'un geri dönüşü ve benzeri görülmemiş bir sınıf mücadelesi patlaması, solun trajik yenilgisinden önce muhteşem yeni zirvelere çıkmasına zemin hazırladı.
Küba'ya giden bu militanlar daha sonra Arjantin'e gizlice geri döndüler.
Santucho, neredeyse hemen, 1972 Kasımı’nda ülkeye döndü. Santucho, bileşenlerinin belirgin sayısal düşüşü (çok fazla sayıda militan cezaevindeydi) ve geçici yönetimin siyasal zayıflığı nedeniyle kritik bir süreçten geçen örgütün başına geçti. Bundan sonra sürekli gelişim ve örgütün büyümesi süreci başladı. Durum son derece karmaşıktı; peronizmin burjuva ulusalcı politikayı terki ve halk kuvvetlerinin ayrılış manifestoları, bunlardan başka, emekçilerin ve halkın çeşitli katmanlarının, hükümetin sermayeyi yoğunlaştırma politikasına karşı direnişi, bir faşist darbe için uygun koşulları yaratıyordu; politik güçlerin bölünmüşlüğü ve öncüsüz kitlelerin devlet terörü karşısında geri çekilişi bu durumu güçlendiriyordu.
Bölgesel Bir Enternasyonalizme Doğru
Parti içinde Troçkistlerle ve bilumum revizyonist-oportünist kliklerle amansız mücadeleler sürdürülürken, kıta çapındaki savaş da yükseliyordu. Uruguay'da MLN, Bolivya'da ELN, Şili'de MIR ve Arjantin'de PRT-ERP, kıtanın güney konisindeki ayağını oluşturuyordu bu savaşta. CIA'in örgütlemesiyle bölge ülkeleri devrimcilere karşı kooperatif hareket ederken, aynısını devrimciler de karşı-devrimci güçlere karşı gerçekleştirmek durumundaydı. Bu şartlar Junta de Coordinación Revolucionaria [Devrimci Koordinasyon Birliği] doğdu.
Komutan Guevara'nın Tricontinental'e mesajıyla varlığını ilân etmiş oluyordu JCR; ''Vietnam'ın yolu, halkların izlemesi gereken yoldur; bu yol, silahlı grupların Koordinasyon Birlikleri kurarak, Yanki emperyalizminin bastırma işini zorlaştırabilecekleri ve doğru amaçlara ulaşmayı kolaylaştırabilecekleri Amerika'nın da izleyeceği yoldur.''
Bu belgede kendilerini birleştiren şeyin, Latin Amerika'daki devrimci savaş stratejisinden başka geçerli olmayan bir strateji anlayışı olduğu belirtiliyordu. Bu devrimci savaşta, kitlelerin silahlı veya silahsız, barışçı veya şiddet içeren mücadelelerin bütünlüklü bir süreç olup, bütün mücadele biçimlerinin birbiriyle uyumlu bir şekilde silahlı mücadele eksenin birleştiği yönünde bir kanaate varılıyordu. Mücadelenin kıtasal karakteri, esasında ortak bir düşmanın varlığınca belirleniyordu. Her yerde devrimi boğmak için, aralarında işbirliği kuran oligarşilere karşı devrimci örgütler, kıtasal bir stratejine denk düşecek şekilde cevap veriyordu. Devrimci savaşın ilk aşamalarında, düşmanınkinden daha güçlü, düzenli bir halk ordusu kuruluncaya kadari savaşın düşmanı yıpratma aşamasının ağır basacağının üzerinde duruluyordu.
Son olarak ise Latin Amerika'nın sömürülen emekçilerini, işçi sınıfını, yoksul köylülerini, kent yoksullarını, öğrencileri ve aydınları, devrimci Hristiyanları, sömürücü sınıflardan gelmesine rağmen halkın haklı davasına katılmaya hazır olan tüm unsurları, karararlılıkla silah kuşanmaya ve kıtada Guevara'nın bayrağını taşımaya, onun bayrağının altında sosyalizm için anti-emperyalist devrimci mücadeleye aktif bir biçimde katılmaya çağırıyordu.
Cuntaya Doğru
Campora’nın anayasal hükümetinin istifası, ülke politikasında karmaşık bir duruma yol açtı, toplumsal mücadelenin kazanımları geriledi, PRT ve ERP’nin hızlı gelişimi faaliyete yüksek bir tempo kazandırdı. Santucho’nun yaşamı her defasında daha çözülmez biçimde partili mücadeleyle bağlandı. Temel tartışmaların tek tek her birine ve hepsine katıldı, yapılan yanlışlarda ve ulusal yaşamda 1973-1976 arasındaki belirleyici dönemde ortaya çıkan olağanüstü önemli süreçlerde temel pay ona aitti.
PRT MK üyesi ve Ulusal Propaganda Sorumlusu Liliana Delfino ile evlendi, ölümüne kadar birlikte oldular, Villa Martini’deki bir evde silahlı güçlerin saldırısı sonucu kaçırılıp kaybedilene dek. Bu evlilikten Mario Antonio doğdu.
PRT, temsil ettiği sınıfın çıkarları ve kitle mücadelesini kapsama bakış açısıyla, Peron hükümetinin sınırlarını, niçin halk karşıtı bir çizgi izlemek zorunda olduğunu doğru olarak ortaya koydu. Bu tespitin haklılığı ve Parti’nin ve Ordu’nun sınıf mücadelesindeki aktif duruşu sayesinde politikleşen, mücadeleye katılmaya başlayan kitlenin güvenini ve en geniş kitlenin saygısını kazandı. Diğer yandan ortak faaliyetler örgütlenmesine olanak sağlayan birliktelikler içinde diğer halk kuvvetleriyle yakınlaşma çabaları da gelişti. Bu yönlü çıkışlar az meyve verdi, yalnızca politik yaklaşım farklılıkları nedeniyle değil, Arjantin solundaki geleneksel sekterizmi ayaklandıran, güncel durum analizindeki derin farklılıklar nedeniyle de.
Bunlara ek olarak, PRT açısından demokratik aşamanın kavranamayışı, Campora’nın istifasından sonra faşist sağın ilerleyişine karşı koyuşu güçlendirmek üzere büyük askeri operasyonlar taktiğine yönelmesini getirdi. Bu politikanın eksiklikleri kısa zamanda kendini gösterdi ve Santucho’yu, yaygınlaşan sınıf mücadelesi içindeki Peron’un ölümünden sonraki hükümetin durumunu kavramaya başlayangeniş kitlelerin katılımını sağlayabilecek yaklaşımları daha derin analiz etmeye itti. “Burjuva İktidar ve Devrimci İktidar” bu refleksin ürünü oldu ve Eylül 1974’te “Antonio del Carmen Fernandez” Merkez Komitesi’nde onaylandı. Ancak sürecin durağanlığı şimdi geri dönüşsüz olarak bozulmuştu; zorlukların yanı sıra, taktik bir değişikliğin olanaklarıyla yetinen örgütlerin her birinin dinamikleri nedeniyle de. Bununla birlikte Santucho, birbirine yakın kuvvetlerin birliği amacında ısrar etti, ancak ittifaklar darlaşıyordu. Son anlarına kadar yorulmadan, Montanerolar, İşçi İktidarı Komünist Örgütü (OCPO) ve Marksist-Leninist Komünist Parti (La Plata) ile, “Arjantin’e Özgürlük Örgütü” (OLA) projesi altında bir birlik sağlamak için uğraştı.
Bu çabaların sürdüğü sırada Santucho, Liliana Delfino, Domingo Mena, onun eşi ana Maria Lancillotto de Mena ve Benito Urteaga ile birlikte bulunduğu, başkent Buenos Aires'in bir banliyösü olan Villa Martelli'deki evde askeri bir baskına uğradı. İnançlarına sadık kalarak ve yaşamının tüm seyri doğrultusunda, karşı tarafın sayısal ve askeri üstünlüğü karşısında, Urteaga ile birlikte askeri saldırıda ipi göğüsledi. Santucho'nun ölümü, Arjantin'deki mücadelenin, özel olarak PRT-ERP safhasında, genel olarak ise kıta çapındaki gerilla savaşında bir dönemin sonuna işaret ediyordu. Santucho'nun üzerinden çıkan listede yer alan 395 Juventud Guevarista ve parti militanları, 1978 Dünya Kupası sırasında askeri cuntaya karşı eylem hazırlığındaydılar. 1976-77 yılları arasında bu isimler teker teker ''kaybedildi''. Domingo Mena, Liliana Delfino ve Ana Maria Lancillotto aynı baskında kaçırılarak ''kaybedildiler''. Günlerden 19 Temmuz 1976 idi.
Yararlanılan kaynaklar:
-Arjantin'in Guevaracıları - Mario Roberto Santucho'nun Yaşamı ve Yazıları, Akademi Yayın
Mario Roberto Santucho'nun daha hayatını okumadım,kendisi hakkında pek fazla bilgi sahibi değilim ama Mahir Çayan yaptıkları yanlış eylemler yüzünden daha parti hakkında öz eleştiri vermekten çekinen, parti adam akıllı örgütlenememişken THKO'nun arkasında kalmamak için Parti Genel Komitesinin görüşünü almadan Merkez Komite ile Efraim Elrom'u kaçırıp sonra eylem için yanlış strateji diyen, Parti-Cephe'nin ikiye bölünmesine neden olan kişidir
YanıtlaSil